Büyük Buhran etkisinden çıkamamış olan Türk ekonomisi, İkinci Dünya Savaşı ile birlikte tamamen darıldı. Bütçe açık veriyor ve ihracat artmıyordu.
Türkiye devalüasyonla da bu dönemde tanıştı. 7 Eylül 1946 tarihinde % 50 devalüasyona gidildi.
Ancak amaçlanan hedefe ulaşılamadı. Bu karar maliyet enflasyonuna sebep oldu. İthalat ve dış ticaret açığı hızla artıyordu. Piyasalarda durgunluk ve daralma oluştu.
1938 den sonra zaten durdurulmuş olan sanayileşme hedefinden tamamen vazgeçildi. Sanayi projeleri rafa kaldırıldı.
Ekonomik darboğaza sokularak köşeye sıkıştırılan Türkiye, 1947 yılında 5016 sayılı yasa ile IMF'e üye yapıldı.
16 Nisan 1948 yılında General Marshall planından yararlanmak için, 16 Avrupa ülkesiyle birlikte bugünkü adı OECD olan Avrupa İşbirliği Teşkilatına üyelik şartı yerine getirildi.
Türkiye Marshall yardımlarından toplam 351 milyon dolar aldı. Ancak bu kredinin alınabilmesi için verilen tavizlerin Türkiye için bedeli çok ağır oldu.
Recep Peker Hükümeti, devalüasyon kararı ve sonuçları nedeniyle kamuoyundan büyük tepki aldı ve istifa etti. Yerine 10 Eylül 1947'de Hasan Saka Hükümeti geldi.
Ülkede, özel sermaye ve teşebbüslerin önemi gittikçe artıyor ve ekonomideki gidişat kötüleşiyordu. Hükümet bir şey yapamaz hale gelmişti. Bu şartlar altında 1950 seçimlerine gidildi.